İzmir Barosu'ndan İZBAN açıklaması!

İzmir Barosu Başkanlığı İZBAN grevi ve grevin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 60 gün süreyle ertelenmesine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

İzmir Barosu Başkanlığı’nın açıklaması şu şekilde; “Demiryolu İşçileri Sendikası İzmir Şubesi, 10 Aralık 2018 tarihinde İZBAN işçilerinin ücretlerinin ve ikramiyelerinin iyileştirilmesi talepleriyle greve gitme kararı almıştır. Bu greve, İzmir halkından, kamuoyundan, birçok meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşundan da yoğun bir destek gelmiştir. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “şehir içi toplu taşıma hizmetlerini bozucu nitelikte görüldüğü” gerekçesi ile 08.01.2019 grevin 60 gün süreyle ertelenmesine karar vermiştir.
 
Cumhurbaşkanının; işçi haklarına, demokrasiye ve grev hakkına bir darbeyi andıran bu kararı, hukuki dayanaktan yoksun, Anayasa’ya, yasal düzenlemelere ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. En temel sendikal haklardan olan “grev hakkı” adeta gasp edilir şekilde engellenmektedir. Önceden Bakanlar Kurulu kararı ile alınabilen grev erteleme kararı artık sadece Cumhurbaşkanı kararı ile alınabilmektedir. O zaman da karşı çıktık, şimdi de karşı çıkıyoruz! O zaman karşı çıktık ve dedik ki; “yasada hüküm olması alınan bu kararı hukuki veya hukuk düzeninin sağlamak istediği amaca uygun hale getirmez.” Şimdi yine karşı çıkıyoruz ve diyoruz ki; “Sadece bir kişinin ağzından çıkacak söz ile böylesine bir hakkın işçilerin elinden alınması keyfiliğin ve tek adam yönetiminin en basit tezahürüdür.”
 
Bugün demiryolu işçileri, yarın başka işçi grupları, sonrasında memurlar ve en son tüm ülke, tüm vatandaşlar… İnsanca bir ücretle insanca koşullarda yaşamak ve çalışmak için Anayasal bir hakkı kullanmak isteyen herkes kendini hukukun ve hakkaniyetin üstünde gören siyasi erkin engellemesiyle karşı karşıya kalacağının farkındadır.
 
Çünkü daha önce örneğini gördük! OHAL öncesi gördük, OHAL döneminde gördük! Metal işçilerinin grevinde gördük, cam işçilerinin grevinde gördük! 12 Eylül dönemi uygulamalarını aratmayan engellemeler ve hak ihlalleri, aradan geçen onca zamana rağmen yeri geldiğinde iktidarın ve sermayenin başvurduğu ilk yöntem olmaktadır. OHAL dönemi KHK’ları ile uygulanan kısıtlamalar daha sonra “aynen kabul KHK’ları” ile hukukumuzda ve hayatımızda yer almış vaziyettedir. OHAL döneminde çıkarılan KHK’ların en ufak bir düzenleme, değerlendirme veya güncelleme yapılmadan OHAL sonrasında da kanunlaşmasının herhangi bir mantıklı, demokratik, hukuki ya da Anayasal açıklaması olamaz. Bu, keyfiliğin devamı anlamındadır.
 
“Grev hakkı” gibi önemli bir hakkı kısıtlamak için “şehir içi toplu taşıma hizmetlerini bozucu nitelikte görülmesi” gerekçesine dayanılması ve üstelik bunun kanunda yer alması kabul edilemez. Kaldı ki kanunun verdiği yetki “istisnai” durumları düzenleyen bir yetkidir. Somut bir olay veya örnek ortaya koymadan sadece bir kişinin “şehir içi toplu taşıma hizmetlerinin bozulduğunu” düşünmesi yeterli olmamalıdır. Erteleme kararı, iktidar hırsının ülkeyi dikta rejimine her geçen gün daha da yaklaştırdığının işaretidir.
 
2015 yılında DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın aldığı; 10 ilde, 22 fabrikada, 15 in işçiyi kapsayan grev kararı ile ilgili olarak da grev erteleme kararı alınmıştı. Yapılan Anayasa Mahkemesi başvurusu üzerine Mahkeme, sendika lehine 50 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti. Üstelik o “grev erteleme” kararı Bakanlar Kurulu kararı ile alınmış ve “milli güvenliği tehdit” gerekçesine dayanılmıştı. Görülmektedir ki yürütme ve siyasi iktidar böyle durumlarda işçiden, hakkını arayandan yana saf tutmamaktadır.
 
 2014 yılında Kristal-İş Sendikasının grevi hakkında alınan “grev erteleme” kararına itirazlar neticesinde her ne kadar süreçten olumlu sonuç çıkmasa da karşı oy gerekçesinde, “Türk hukukunda, grev hakkının kullanılması da dahil, birçok temel hak ve özgürlüğün kullanımının sınırlanmasına veya yasaklanmasına sebep olarak gösterilen milli güvenlik ve genel sağlık kavramlarına ilişkin bir tanım bulunmamaktadır. Soyut ve belirsiz olan bu kavramların çok geniş bir şekilde yorumlanması, hemen hemen bütün grevlerin sonuçları bakımından ülke sağlığını veya milli güvenliği bozabileceği sonucuna ulaşılmasına ve böylece bütün grevlerin ertelenmesine yol açacaktır.” denilerek aksi değerlendirmenin yol açacağı tehlikeye değinilmiştir.
 
Anayasal ve demokratik bir hak olan grev hakları hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde ellerinden alınan İZBAN İşçilerine bu süreçte destek verdiğimizi ve sendika tarafından başlatılacak hukuki sürecin takipçisi olacağımızı basına ve kamuoyuna duyururuz.”